Antidepresan Kullanımı Sonrası Gelen Hissizlik
Tanıdığım bir akrabamın oğlu, sınav stresini yoğun yaşadığı bir dönemde, artık odağını ve yaşam enerjisini iyice kaybetmiş bir haldeydi. Bu sebeple bir devlet hastanesinde psikiyatriste gittiler. Sonuçta bir antidepresan yazıldığını söylediler. Ve 1 ay sonra tekrar geri gelmesini istediler. Ancak öğrendiğime göre ilacı aldığı ilk 1 hafta neredeyse hiç uyuyamadı. Sabaha kadar yatakta dönerek 1 hafta geçirdi. Öyle ki daha 1 ayı tamamlamadan psikiyatriste randevu bile almadan gitti. İşlerin daha da karmaşık bir hal almaya başladığını anlattı. İlacımda değişikliğe gidildi. Sıklıkla şikayet ettiği şey şuydu: “Kendim gibi hissetmiyorum.”
Danışmanlık hizmeti verdiğimde ben de, pek çok insanın da benzer bir durum yaşadığını gördüm (özellikle ergenlik döneminde olanlar aşırı zorlanıyorlardı!).

Antidepresan Yazımı ve Alandaki Sorunlar
Tüm bu meselenin, süreyle bir ilgisi olup olmadığını merak ettim. Psikiyatristler sıklıkla klinik psikologları bir yan sağlık çalışanı olarak görme eğilimindedirler. Oysa ülkemizde, iş ruh sağlığı alanına geldiğinde, yan sağlık çalışanı gibi çalışmalarını sürdürenlerin psikiyatri alanı olduğunu düşünmekteyim.
Bir Klinik Psikolog, herhangi bir terapi müdahalesi yapmadan önce, 2-3 görüşmede kişinin sorunu anlamak için uzun uzun ayrıntılı bir hayat hikayesi alır. Oysa bir psikiyatristin sadece semptomları dinleyerek ilaç verdiği bir düzen, kimin esasında vakaya hakim olduğunu konusunda ciddi soru işaretleri oluşturmaktadır. Uzmanlar bilir ki, insanların çoğu psikiyatristlere semptomlarını bile doğru ifade edememektedir. Ayrıntılı testlerin, yaşamsal olayların ele alınması gereken böylesi bir alanın, bu şekilde biliniyor olması üzücüdür.
Ancak burada psikiyatristleri de anlamak gerekir. Ülkemizdeki çalışma şartları psikiyatristlere fazlaca yüklenmektedir.
Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından yayımlanan bir bültende, psikiyatristlerin haftada ortalama 42.5 saat çalıştıkları ve her biri ortalama 34 dakika süren 41 hasta görüşmesi yaptıkları belirtilmiştir. Bu veriler, psikiyatristlerin yoğun bir çalışma temposuna sahip olduklarını göstermektedir. Hatta bazı uzmanlar, doğrudan hasta görüşmelerinin günde 4 saati geçmemesi gerektiğini, aksi takdirde iletişim bozuklukları ve hata risklerinin artabileceğini ifade etmektedirler (kaynak). Bir araştırma bu ifadeyi doğrulamaktadır. Ek olarak bazen antidepresanları psikiyatristler harici kişiler de yazabilmektedir.
Psikiyatride Tanı Hataları
2021 yılında yayımlanan bir çalışmada, ağır psikiyatrik bozukluklara sahip hastaların %39’unun yanlış tanı aldığı tespit edilmiştir. En sık yanlış tanı konulan bozukluklar arasında şizoaffektif bozukluk (%75), majör depresif bozukluk (%54,72), şizofreni (%23,71) ve bipolar bozukluk (%17,78) bulunmaktadır (Araştırmanın kaynağı için tıklayın).
İnsanlar Nasıl Deneyimliyor?
Birçok kişi, antidepresan kullanmaya başladıktan birkaç hafta sonra duygularını kaybetmiş gibi hissettiğini söylemektedir. Sevindiklerinde eskisi kadar sevinemiyor, üzülmeleri gereken yerde sanki “bir şey hissetmiyorlarmış” gibi oldukları durumlardan bahsetmektedirler. Bu durum genellikle şu sözlerle ifade ediliyor:
“İlaçlardan sonra sanki bir robot gibi oldum.”
“Artık ne aşık olabiliyorum, ne de bir şeylere gerçekten üzülebiliyorum.”
“Sanki tüm duygularım uyuştu.”
Peki, bu durum normal mi? Antidepresanlar gerçekten hissizleştirir mi?
Duygusal Küntlük Nedir?
Bu yaşanan duruma psikiyatri literatüründe duygusal küntlük (emotional blunting) deniyor. Yani kişi, hem olumlu hem de olumsuz duyguları daha az hissediyor. Sevdiklerine karşı duyarsızlık, motivasyon eksikliği, hayattan tat alamama gibi şikâyetler bu çerçevede değerlendiriliyor. Bu belirtiler sıklıkla antidepresan tedavisi sırasında ortaya çıkar ve hastalar tarafından “hissizlik” olarak tanımlanır (Read ve ark., 2022).
Bu durum antidepresan ilaçların sık görülen yan etkilerinden biridir ve özellikle SSRI (selektif serotonin geri alım inhibitörleri) grubu ilaçlarda daha fazla rapor edilmiştir. (Price ve ark., 2009; Fava ve ark., 2006).
Peki Araştırmalar Ne Diyor?
Yeni Zelanda’da yapılan büyük bir çalışmada, antidepresan kullanan kişilerin %60’ı duygusal uyuşukluk yaşadığını bildirmiştir (kaynak).
Cambridge Üniversitesi’nde yürütülen bir başka araştırma, SSRI grubu ilaçların beyindeki ödül sistemini etkilediğini ve bu yüzden hem olumlu hem de olumsuz duyguların bastırıldığını göstermiştir (kaynak).
Sağlıklı bireylerde bile bu ilaçların duygusal küntlük yarattığı tespit edilmiştir. Yani bu etki sadece depresyondan kaynaklanmıyor, doğrudan ilacın kendisinden de kaynaklanabiliyor (kaynak).
Neden Birçok Kişi İlacı Bırakıyor?
Pek çok insan, duygularını kaybettiğini fark ettikten sonra antidepresan kullanmaya devam etmek istemiyor. Bu yüzden genellikle ilk 1 ay içinde ilacı bırakma eğilimi oluşabiliyor. Ancak bu, mutlaka bir profesyonel gözetiminde yapılmalıdır.
Antidepresan ilaçlar kendi başınıza kesilmemelidir. Bu tür ilaçların ani şekilde bırakılması, özellikle SSRI ve SNRI grubu ilaçlarda yoksunluk belirtilerine (antidepressant discontinuation syndrome) ve duygudurumda ani dalgalanmalara yol açabilir (Fava ve ark., 2015; Rosenbaum ve ark., 1998). Bu nedenle ilaç kesimi mutlaka uzman kontrolünde ve kademeli olarak yapılmalıdır.
Öyleyse Ne Yapmalız?
Eğer antidepresan kullandıktan sonra hissizlik, duygusal düzleşme veya motivasyon kaybı yaşıyorsanız:
- Psikiyatristinize danışın. Doz ayarlaması ya da farklı bir ilaca geçiş düşünülebilir.
- Alternatif ilaç seçenekleri daha az hissizlik yapabilir.
- Psikoterapi desteği alın. Duygusal farkındalığı artırmak, kaybolduğunu düşündüğünüz duygularla yeniden temas kurmanızı sağlayabilir.
- Araştırmalar, antidepresan ilaçlarla birlikte uygulanan psikoterapinin, yalnızca ilaç tedavisine göre daha etkili sonuçlar verdiğini göstermektedir. Bu kombinasyon, özellikle orta ve ağır depresyon vakalarında nüks riskini azaltmakta ve uzun vadeli iyileşmeyi desteklemektedir (Cuijpers ve ark., 2014; Hollon ve ark., 2005).
Sonuçta
Antidepresan ilaçlar, birçok insan için hayat kurtarıcı olabilir. Ancak bu ilaçların bazı yan etkileri, özellikle duygularla ilgili olanlar, yaşam kalitesini etkileyebilir. Bu nedenle kişiye özel bir takip, düzenli doktor kontrolü ve gerektiğinde psikoterapi desteği çok önemlidir.
Uzm. Kl. Psk. Cem Doğan
Kadıköy / İstanbul
www.psikologcemdogan.com
Kadıköy’de Gottman Çift Terapisi: Bilimsel ve Etkili Bir Yaklaşım
Cem Doğanİlişkilerde zaman zaman yaşanan çatışmalar, iletişim problemleri ve duygusal uzaklık çiftlerin en çok zorlandığı konular…
Hissedilen Anlam ve Odaklanma – Gendlin
Cem Doğan“Hissedilen Anlam” (Felt Sense) yaklaşımı, Amerikalı filozof ve psikoterapist Eugene Gendlin tarafından geliştirilmiş, bedensel duyumlar…
Kaplanı Uyandırmak Egzersizleri
Cem DoğanBu bölüm bir travma uzmanı olan Peter Levine tarafından yazılmış olan Kaplanı Uyandırmak isimli kitaptaki…
Klinik Psikolog Cem Doğan’dan Beyin Sağlığı İçin Kaliteli Uyku Rehberi: Etkili Uyku Hijyeni Stratejileri
Cem DoğanYaşam kalitemizi ve psikolojik sağlığımızı doğrudan etkileyen en temel ihtiyaçlardan biri uykudur. Günümüzün hızlı ve…
Kozyatağı Psikolog Tavsiyesi
Cem DoğanKozyatağı Psikolog: Zihinsel Dengenizi Güçlendirin Kozyatağı, İstanbul’un hem modern hem de sakin yaşam tarzını bir…

Kadıköy Çift Terapisi Psikologları – Klinik Psikolog Cem Doğan
Cem DoğanRandevu Talep Et Bilgi Al Kadıköy Çift Terapisi: İlişkinizi Güçlendirmek İçin Profesyonel Destek Kadıköy, İstanbul’un…